-
by Op. Dr. Evren Tevfik İşçi
Kolajen genellikle takviye olarak alınsa da, vücudun en önemli yapı taşlarından biridir. Ancak yaş almayla birlikte vücut giderek daha az kolajen üretmeye başlar. Düzenli ve dengeli bir beslenme programı uygulanması, vücudun kolajen üretmesine yardımcı olan ham maddeleri sağlayarak kolajen üretim sürecini destekler.
Vücut proteininin %30’unu oluşturan kolajen, insan vücudunda en bol bulunan proteindir. Cilde, tendon gibi kaslara, kemiklere ve bağ dokularına sağladığı güçle ve esneklikle eklem sağlığından, cilt esnekliğinden ve dayanıklılığından sorumludur.
Cildin dörtte üçünü, vücut proteininin ise üçte birini oluşturan kolajen kemiklerde, kaslarda ve kanda bulunur. Yaş almayla birlikte vücutta var olan kolajen parçalanır ve yeni kolajen üretim süreci zorlaşmaya başlar. Bu nedenle pek çok kişi belirli bir yaştan sonra kolajen takviyesi almayı tercih eder.
Kolajen Çeşitleri Nelerdir?
Toplamda 28 farklı kolajen tipi bulunmakta olup kolajenin vücudun hangi bölgesinde kullanıldığı, moleküllerin nasıl birleştirildiği ve eklenen hücre bileşenlerine göre kolajen tipleri farklılık gösterebilir. En çok bilinen 5 kolajen türü ve vücuda sağladıkları yarar şu şekilde sıralanabilir:
Tip l: Cilde, kemiklere, tendonlara ve bağlara yapı sağlama görevini üstlenen Tip l kolajen, vücuttaki toplam kolajenin yaklaşık %90’ını oluşturur.
Tip ll: Eklem desteği sağlayan Tip ll kolajen, elastik kıkırdakta bulunur.
Tip lll: Kaslarda, atardamarlarda ve çeşitli organlarda bulunur.
Tip lV: Cilt katmanlarında görülen kolajen tipidir.
Tip V: Ciltte, saçlarda, plasenta dokusunda ve korneada bulunan kolajen tipidir.
Kolajenin Faydaları Nelerdir?
Vücudun pek çok kritik noktasında yapı, güç ve destek sağlayan kolajen; cilde sıkı bir görünüm, esneklik ve dayanıklılık kazandırır. Cilt neminin korunması ve kireçlenmeden (osteoartrit) kaynaklanan ağrıların hafifletilmesi için kolajenden faydalanılabilir. Kolajenin sayısız faydasından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
– Kolajen yaş almayla birlikte kemiklerde meydana gelen kırılganlığı azaltıp kemikleri güçlendirir.
– Kanın pıhtılaşmasına yardımı olur.
– Kan damarları ve lenf düğümleri oluşturmaya yardımcı olarak bağışıklık sistemini destekler.
– Ölü cilt hücrelerinin değiştirilmesine katkıda bulunur.
– Hidrasyonu ve elastikiyeti destekleyerek cildi güçlendirir.
– Eklem ağrılarının hafifletilmesine yardımcı olur.
– Kemik kaybını önleyerek kas kütlesini artırır.
– Ciltteki kırışıklıkların azalmasına katkıda bulunur.
– Saç derisini sağlığını destekler ve saçları güçlendirir.
– Tırnakları güçlendirerek kırılmaları azaltır.
– Kalp hastalıkları riskinin azaltılmasına yardımcı olur.
Hangi Besinlerde Kolajen Bulunur?
Vücutta ciltte, deride, tırnaklarda, saçlarda, kıkırdakta ve kas dokularında doğal olarak bulunan kolajen, aynı zamanda doğal yollarla besinlerden de alınabilir. Özellikle kırmızı renkli besinler antioksidan içerikleriyle kolajen üretimini tetikler. Kolajen içeren besinler şu şekildedir:
– Dana eti, hindi eti ve tavuk eti gibi hayvansal protein açısından zengin et ürünleri,
– Somon, uskumru ve sardalya gibi soğuk su balıkları,
– Yumurta,
– Süt ile peynir ve yoğurt gibi süt ürünleri,
– Brokoli, lahana, pazı, ıspanak ve kara lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler,
– Mandalina, portakal, limon ve greyfurt gibi narenciye meyveleri,
– Böğürtlen, çilek, yaban mersini ve ahududu gibi kırmızı meyveler,
– Ceviz, badem, biber, soğan, bezelye ve fasulye gibi doku oluşumunu destekleyen biotin açısından zengin besinler.
Bununla birlikte kolajen içeren besinleri tüketmek, kolajenin doğrudan cilde ve vücuda alınacağı anlamına gelmez. Vücut kolajen içeren besinleri aldıktan sonra sindirerek proteinleri sentezler. Bu kapsamda, doğru bir beslenme planıyla vücuttaki kolajen üretiminin desteklenmesi mümkündür.
Kolajen Neden Azalır?
Yaş almayla birlikte vücutta üretilen kolajen miktarının azalması son derece olağan bir durumdur. Buna ek olarak bazı durumlara bağlı olarak vücuttaki kolajen hasar görebilir. Kolajen üretiminin ya da yapısının hasar görmesi halinde çeşitli rahatsızlıklar meydana gelebilir.
Fazla şeker ve rafine karbonhidrat tüketilmesi halinde kolajenin kendini yenileme özelliği zarar görebilir. Bunun için yapılması gereken aşırı şeker tüketiminden uzak durmaktır. Bu sayede vücuttaki kolajen kalitesinin korunması sağlanabilir. Ayrıca güneş ışınlarına uzun süreli maruziyet de kolajen üretiminin azalmasına yardımcı olan etkenlerden biridir. Vücudun ihtiyacı olan miktarda kolajeni sentezleyebilmesi için güneş ışığına aşırı maruz kalmamaya özen göstermek gerekir.
Sigara içmek kolajen sentezini azaltmasının yanı sıra kırışıklıklara neden olabilir ve yara iyileşmesini geciktirebilir. Bunun yanı sıra sigara kullanmak pek çok ciddi hastalığa neden olabilir.
Kolajenin Kullanım Alanları Nelerdir?
Kolajen emilebilir bir protein olduğundan doğal olarak parçalanabilir, dönüştürülebilir ve vücut tarafından geri emilebilir. Aynı zamanda kolajenin sentetik bir şekilde sıkılaştırılmış katı ya da jel formda oluşturulması da mümkündür. Kolajen çok çeşitli işlevlere sahip olduğu ve doğal olarak meydana geldiği için hem klinik olarak çok yönlü hem çeşitli tıbbi amaçlar için kullanıma uygun bir proteindir.
Kolajen cilt dolgu maddesi olarak kullanılabilir, enjekte edildiği bölgedeki çöküntüleri doldurabilir. Yüzde zaman içinde çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan çizgileri ve kırışıklıkları gidermek için kolajen içeren dolgu maddelerinin kozmetik amaçlarla kullanılması sıklıkla tercih edilir. Kolajen nispeten yüzeysel hacimleri doldurma özelliğine sahip olmakla birlikte, daha geniş boşlukların doldurulması için yağ enjeksiyonu gibi farklı yöntemlerden faydalanılması gündeme gelebilir. Kolajenin diğer bir özelliği iyileşmeyi desteklemesi ve yeni doku büyümesini teşvik etmesidir.
Yüze Kolajen Uygulaması Nasıl Yapılır?
Kolajen uygulaması genellikle kırışıklık ve çeşitli cilt problemlerine karşı etkili bir çözüm sağlama amacıyla yüz bölgesine yapılır. Kolajen uygulaması öncesinde hedef bölgeye lokal anestezik etkili krem sürülerek, uygulama sırasında hissedilebilecek ağrı minimize edilir. Antiseptik solüsyon kullanılarak bölgenin hijyeni sağlanır, daha sonra uygulamaya geçilir.
İnce uçlu iğneler kullanılarak cilt altına kolajen enjeksiyonu gerçekleştirilir. İlk seansı takip eden 1 ila 2 hafta içinde gözle görülebilir sonuçlar fark edilmeye başlar. Tedavi süresince uygulama bölgesindeki gelişmeyi gözlemelemek mümkündür. Kolajen uygulamasının kaç seans yapılacağı hasta özelinde ihtiyaçlar başta olmak üzere çeşitli etkenlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Bununla birlikte başarılı sonuçlar elde etmek için genellikle iki ila üç haftalık aralarla en az üç seans uygulama yapılması önerilir.
Kolajen Aşısı Ne İşe Yarar?
Kolajen aşısı başta yüz olmak üzere boyun ve dekolte gibi yaş alma belirtilerinin ilk olarak görüldüğü bölgelere uygulanabilir. Kolajen aşısı;
– Cilt elastikiyetinin artması,
– Ciltteki hacim kayıplarında dolgu etkisi sağlanması,
– Yaşlanma belirtilerinin azalması ve ciltte yeni kırışıklık oluşumunun geciktirilmesi,
– Fibroblast üretiminin tetiklenmesi yoluyla dermis ve bağ dokusunun yenilenmesi,
– Derinden yüzeye cilt yenileme etkisinin başlatılması yoluyla yara ve akne izlerinin hafifletilmesi,
– Sivilce ve akne izlerinin belirginliğinin önemli ölçüde azaltılması,
– Cilt sarkmalarının minimize edilmesi amacıyla uygulanabilir.
Kolajen Aşısı Kimlere Yapılır?
Belirli bir yaştan sonra vücutta ortaya çıkan kolajen yıkımını, kolajen aşısı uygulamalarıyla tersine döndürmek mümkün olabilir. Kolajen cilt elastikiyetinden büyük ölçüde sorumlu bir proteindir. Ciltteki kolajen oranının artırılması cilt kalitesinin artmasını ve genç bir görünüm elde edilmesini sağlayabilir.
– Cildinde yaşlanma belirtileri görülmeye başlayan,
– Yüz, boyun ve dekolte bölgesindeki ince çizgilerin giderilmesini isteyen,
– Cildinde minimal sarkmalar ve hacim kayıpları olan,
– Cilt kalitesinin artmasını isteyen,
– Cildinin daha parlak ve dolgun bir hal almasını isteyen kişiler kolajen aşısı için aday olarak kabul edilirler.