PRP Saç Çıkarır mı?

Saç dökülmesi, özellikle kendine güven ve sosyal etkileşim açısından oldukça olumsuz bir etkendir. Yapılan araştırmalara göre saç dökülmesi sorunu yaşayan kadınların ortalama %29’unda depresyon belirtileri görülür. Erkekler için de saç dökülmesi oldukça ciddi bir sorun olma özelliğine sahiptir. Ancak; yeni ve doğal bir yöntem olan PRP saç dökülmesi sorunu yaşayan kişilere ameliyat, ilaç ya da topikal merhemler olmadan saç restorasyonu için umut ışığı yakmaktadır.

Trombositten zengin plazma (PRP) enjeksiyonu; potansiyel olarak saç dökülmesini tersine çevirmek ve yeni saçlar yetiştirmek için vücutta iyileşmeye yardımcı bir hücre türü olan kendi kan trombositlerinizi kullanan etkili bir prosedürdür.

PRP Prosedürü Nasıl Çalışır?

Genellikle yaşlanma ve genetik etkenlerle ilişkili olsa da saç dökülmesi yetişkinlik boyunca herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Saç dökülmesi, tek tek saçları kafa derisine bağlayan küçük keseler olan saç köklerinin küçülmeye başlaması ve saçların dökülmesine izin vermesiyle meydana gelir.

Spor hekimliği dünyasında doktorlar, kas ve tendon yaralanmalarını iyileştirmeye yardımcı olmak için PRP’yi kullanırlar. Saç dökülmesiyle ilgili araştırmalar, bir hastanın kanında bulunan trombositleri enjekte etmenin ve büyüme faktörlerini aktive etmenin saç köklerine kan akışını iyileştirebileceğini ve saç millerinin kalınlığını artırabileceğini öne sürer.

PRP prosedürü 30 dakikadan kısa sürer. Hastanın kanından bir örnek alınır ve  trombositleri ayırmak için santrifüj işlemine tabi tutulur. Elde edilen PRP kafa derisinin saçsız bölgelerine enjekte edilir. Çoğu hasta, eğer varsa, minimal rahatsızlık bildirir ve ertesi gün işe dönebilir.

Prosedürde hastanın kendi kanı kullanıldığı için riskler minimumdur. Çok düşük bir ihtimal olsa da riskler arasında kanama, hematom, enfeksiyon ve sinir hasarı sayılabilir. Antikoagülan alan ve aktif kafa derisi enfeksiyonu, kronik karaciğer hastalığı veya düşük trombosit sayısı olan hastalarda PRP prosedürü uygulanmaz.

PRP Saç Dökülmesinde Etkili midir?

Dünya genelinde milyonlarca insan saç dökülmesinden ve saç incelmesinden şikayetçidir. PRP; umut verici araştırmalarla desteklenen ve her türlü saç dökülmesini etkili bir şekilde tedavi ettiği bilinen, gelişmekte olan bir saç dökülmesi tedavisidir.

PRP, temel proteinleri ve yenileyici hücreleri içeren ve enjekte edildiğinde hasarlı dokuları onarabilen kanın hayati bir bileşenidir. Artan etkinlik için plazma kanın geri kalanından ve bileşenlerinden filtrelenmelidir. Bu, santrifüj olarak bilinen özel bir makine kullanılarak yapılır ve PRP’yi kanın geri kalanından izole eder. Filtrelenen PRP daha sonra bir şırıngada toplanır ve saç büyümesini desteklemek için kafa derisine enjekte edilir. PRP, saç köklerine kan akışını artırmanın yanı sıra hücre büyümesini destekleyen proteinlere sahiptir.

Saç dökülmesi için PRP tedavisini düşünürken, çoğu hastanın sahip olduğu en yaygın endişelerden biri, saç büyümesi için ihtiyaç duydukları PRP seanslarının sayısıdır. Seans sayısı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Saç dökülmesinin derecesi ve hastanın genel sağlık durumu gibi etkenler uygulanacak seans sayısı üzerinde belirleyici etkiye sahiptir. İstenen saç büyümesini elde etmek için birden fazla PRP tedavisi seansı gereklidir. Çoğu hasta, her biri 5-6 haftalık aralıklarla gerçekleşen 3 farklı seanstan geçer. Tedavi sonuçlarını sürdürmek için hastaların 4-6 ayda bir tek etkili seanslara gitmeleri önerilir.

PRP Saç Tedavisi Ağrılı mıdır?

Saç dökülmesine yönelik PRP tedavisi herhangi bir ameliyat gerektirmediği için nispeten ağrısız ve müdahalesizdir. Tedavi prosedürü lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve saçların uzamasını sağlamanın en güvenli yollarından biridir. Plazma enjeksiyonları kafa derisine uygulandığından, katlanılabilir düzeyde minimum ağrı oluşabilir. Prosedür, kafa derisine hastanın kendi kanından elde edilen maddeyi enjekte etmeyi içerdiğinden, potansiyel büyük riskler yoktur. Bazı hastalarda kafa derisinde genellikle 3-5 gün içinde geçen hafif şişlik ve hassasiyet görülür.

Saç ekimi prosedürleri, kafa derisinde önemli ölçüde kellik veya saç seyrelmesi şikayeti olan hastalar için etkilidir. Saç ekimi, özellikle kadın veya erkek tipi kellik olarak da bilinen genetik saç dökülmesinden hoşnutsuz olanlar için önemli kel bölgeleri ve azalan saç çizgilerini kapatmaya yardımcı olabilir. PRP tedavisi, alopesi areata ve traksiyon alopesi gibi durumlardan şikayetçi hastalar veya mevcut saçlarını güçlendirmek, kalın ve doğal saç büyümesini teşvik etmek ve saç dökülmesini azaltmak isteyen hastalar için daha uygundur. 

PRP tedavisi uygulanan bölgelerde saçlar daha kalın ve yoğun hale gelebilir. Saçsız ve incelmiş lekelerin görünümü tersine çevrilebilir. Uzaklaşan saç çizgisi tekrar büyümeye başlayabilir. Bu sorunlu alanlar ortadan kaybolmuş gibi göründüğünden, hastanın kendine olan güveni yavaş yavaş artacaktır.

Tedaviden sonraki iki hafta içinde tedavi edilen bölgede saç dokusunda, saç şaftında bir kalınlık ve yeni tüylerin büyümesinde iyileşme görmeye başlanabilir. Ancak ölçülebilir sonuçların görülebilmesi için genellikle ilk tedavinin üzerinden üç ila altı ay geçmesi gerekir.

PRP saç tedavisi, invaziv olmayan, ameliyatsız bir saç restorasyon prosedürü arayan kişiler için mükemmel bir seçenektir. Önemli ölçüde saç dökülmesi olan adaylarda PRP etkili olmayabilir.

PRP saç tedavisinin yan etkileri nelerdir?

PRP saç tedavisi cerrahi bir prosedür olmadığından ağrısız ve konforlu bir süreçtir. Enjeksiyon bölgesinde uygulamayı izleyen 3-5 gün içinde geçen hafif bir şişlik ve hassasiyet meydana gelebilir. Enjeksiyon bölgesinde hafif ağrı ve kızarıklık görülebilmekte olup bu durumlar kendiliğinden düzelecektir. Tedaviden sonraki ilk hafta saç dokusunda ve saç şaftında kalınlık ile yeni tüylerin büyümesinde iyileşme ortaya çıkabilir. Steril koşullarda yapılan PRP işleminde olası bir enfeksiyon riski azaltılmış olur. Bununla birlikte ölçülebilir sonuçlar elde etmek için genellikle tedavinin üzerinden 3 ila 6 ay geçmesine gereksinim duyulur. 

PRP saç çıkarma süreci ne kadar sürer?

PRP tedavisinin kaç seans şeklinde uygulanacağı hasta özelinde farklılık gösterebilir. Seans sayısı belirlenirken saç dökülmesinin derecesi ve hastanın genel sağlık durumu gibi etkenler göz önünde bulundurulmalıdır. İstenen saç büyümesini elde etmek için birden fazla sayıda PRP seansına ihtiyaç duyulması olasıdır. Genellikle 5 ila 6 hafta aralıkla 3 seans yapılır. Tedaviden sonraki iki hafta içinde bölgenin saç dokusunda kalınlık ve yeni tüylerin büyümesi fark edilebilse de, dikkat çekici sonuçlar çoğunlukla tedavinin üzerinden 3 ila 6 ay geçtikten sonra ortaya çıkar.

PRP tedavisi kimler için uygundur?

PRP saç tedavisi saç dökülmesini önlemek ve saç büyümesini teşvik etmek amacıyla uygulanabilen bir prosedürdür. Ancak tedaviye uygunluk kararı, her hasta özelinde yapılan değerlendirmelerden sonra verilir. Saç dökülmesi başladığında ya da erken aşamada olan kişilerde, saç kaybını durdurmak ya da yavaşlatmak için PRP yapılabilir. Genetik olarak belirlenmiş saç dökülmesi olan kişilerde saçların incelmesini ya da seyrekleşmesini azaltmak için PRP tedavisinden faydalanılabilir. Saç tellerini kalitesini artırma, saç derisini besleme ve saçın genel sağlığını iyileştirme amacıyla PRP gündeme gelebilir. PRP uygulanacak kişilerde saç folikülleri aktif olması ve belirli bir seviyede işlev görebilmelidir.

PRP’nin saç çıkarma konusunda diğer saç tedavilerinden farkı nedir?

PRP kişinin kendi kanından elde edilen platelet açısından zengin plazmanın enjekte edilmesiyle yapılır. Kimyasal olmayan ve vücudun kendi doğal süreçlerinden faydalanılarak gerçekleştirilen doğal bir tedavidir. Minimal invasive olması nedeniyle düşük risklidir, iyileşme süresine ihtiyaç duyulmaz. Saç foliküllerine platelet açısından zengin plazmanın enjekte edilmesi saçın kalitesini ve büyüme potansiyelini artırmaya yardımcı olur. Diğer saç tedavileriyle kombine edilerek uygulanabilir. Kişiye özel bir tedavi olan PRP, vücudun kendi iyileşme sürecini kullanma yoluyla daha etkili sonuçlar alınmasını sağlar.

PRP tedavisi ne sıklıkta uygulanmalıdır?

PRP hasta özelinde belirlenmekle birlikte genellikle belirli bir süreç içerisinde ve ardışık seanslar şeklinde uygulanır. Tedavi için çoğunlukla başlangıçta 4 ila 6 seans şeklinde uygulanır. Seansların haftalık ya da aylık aralıklarla yapılması mümkündür. İlk 4 seansın haftalık olarak yapılması, sonraki seansların 1 ila 3 aylık aralarla düzenlenmesi söz konusu olabilir. İlk seri tamamlandıktan sonra saçın durumuna, tedaviye verdiği yanıta ve tedavinin gerekliliğine bağlı olarak takip seansları planlanabilir. Tedavinin etkinliğinin ve seans sıklığının; hastanın saçlarındaki dökülmenin şiddetine, saçların durumuna, hastanın tedaviye verdiği yanıta ve genel sağlık durumuna göre değişiklik göstermesi mümkündür.

PRP’nin saç çıkarma üzerindeki etkisi nedir?

PRP tedavisi saç foliküllerini güçlendirip saç dökülmesini durdurmaya yardımcı olabilir. Platelet açısından zengin plazmanın saç köklerine enjekte edilmesi, saç dökülmesini engelleyebilir ve saçların sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Saç derisine PRP enjeksiyonu yapılması, saç büyümesini teşvik eden bir unsur haline gelebilir. Plazma içindeki büyüme faktörlerinin, saç foliküllerinin büyümesini ve yeni saç tellerinin çıkmasını teşvik etmesi mümkündür. PRP tedavisi aynı zamanda saç tellerinin kalitesini artırarak saçların daha güçlü, sağlıklı ve kalın telli olarak çıkmasına yardımcı olabilir. Saç derisini besleme ve iyileştirme etkisi, saçın genel canlılığının ve sağlılığının artmasını sağlayabilir.

PRP, saç dökülmesini durdurabilir mi?

PRP tedavisi, saç dökülmesini durdurma ya da en azından yavaşlatma amacıyla kullanılabilir. PRP tedavisi saç foliküllerini güçlendirme özelliğine sahiptir. Enjekte edilen platelet açısından zengin plazma, saç köklerini besleyip saçın daha sağlam olmasını sağlayabilir. Foliküllerin güçlendirilmesi ve saçın genel sağlığının iyileştirilmesi aynı zamanda saç dökülme sürecini yavaşlatabilir. Saçın yeniden büyümesini teşvik edebilen PRP tedavisi sayesinde saç dökülmesi yaşanan bölgelerde yeni saç telleri çıkabilir. PRP tedavisinin etkilerinin kişiden kişiye farklılık göstermesi mümkündür. Buna bağlı olarak her hastada aynı sonucu vermeyeceği unutulmamalıdır.